Burun Tıkanıklığı Ameliyatları Bursa
Burun Tıkanıklığı Nedenleri ve Tedavisi
Burun normal solunum organımızdır ve aldığımız havanın ısınmasını, nemlenmesini ve içerisindeki yabancı maddelerin, alerjenlerin ve mikro organizmaların filtrelenmesini sağlar. Bu şekilde ısınmış ve nemlenmiş olarak akciğerlere giden havanın içerisindeki oksijen çok daha iyi bir şekilde kana geçmektedir.
Aynı zamanda nefes alma sırasında burun içerisinde hava akımına karşı oluşan direnç alt solunum yollarının ve akciğerlerin daha iyi genişlemesinde katkı sağlamaktadır (nazo-pulmoner refleks).
Burnun bu fonksiyonlarını yapmasında en önemli görevi ise alt burun etleri (alt konkalar) ve burun mukozası ve sinüslerden salgılanan mukus (sümük) yapmaktadır.
Mukoza altı dokularında çok zengin damar içeriği bulunan alt burun etleri, ortam havasının özelliklerine göre solunum havasının ısıtılma, nemlendirilme ve filtrelenme derecesini aynı zamanda hava akımına uygulanacak direnci ayarlarlar.
Son derece hassas bir denge içinde sağlanan bu fonksiyonlarda kritik görev yapan alt burun etlerinin çeşitli nedenlerle büyüyerek hava akışını olumsuz etkilemesi (konka hipertrofisi) ise burunda oluşan tıkanıklıkların en sık görülen nedenidir.
Normal vücut fonksiyonları için çok önemli olan burun solunumundaki kritik rollerinden ötürü özellikle alt burun etlerine yönelik müdahalelerin çok dikkatli yapılması ve bu yapıların normal fonksiyonu sağlayacak şekilde küçültülerek, çok özel durumlar haricinde kesinlikle tam olarak kesilip çıkartılmaması gerekmektedir.
Burun tıkanıklığı nedeni ile ağız solunumu yapılması durumunda solunum havasının oksijeni akciğerlerde yeterince tutulamamakta ve sonuç olarak kandaki oksijen seviyesinde azalma olmaktadır. Kandaki oksijen doygunluğundaki azalmaların beyindeki ve beyni besleyen damarlardaki sensörler tarafından algılanmasına bağlı gelişen refleksler uzun dönemde kan basıncında artma (hipertansiyon) kalp ritim problemleri ya da kalp yetmezliği gibi sorunlar oluşturabilmektedir.
Burundaki tıkanıklıklar aynı zamanda ağız solunumuna bağlı sık boğaz enfeksiyonları, boğazda kurumaya bağlı şikayetler, uyku bozuklukları, horlama ve uyku apnesi gibi problemlere neden olarak yaşam kalitesini önemli ölçüde bozabilmektedir.
Erişkinlerde burun tıkanıklığının en sık nedenleri;
İki burun pasajı arasında yer alan septum dediğimiz kıkırdak ve kemik yapıdaki perdenin bir tarafa doğru eğik olması (septum deviasyonu),
Burun girişinde nazal valf olarak adlandırılan bölgedeki problemler (nazal valf yetmezliği)
Burun etlerinin büyümesidir (konka hipertrofisi).
Burun içi kıkırdak ve kemik eğrilikleri travma ile oluşan burun kırıklarına bağlı olabilecekleri gibi septumdaki kemik ve kıkırdak gelişme merkezlerinin doğum ya da gelişme çağında maruz kalınan ve fark edilmeyen incinmelere bağlı olarak hasar görmesi veya genetik özellikler sonucunda burnun yaşla beraber büyümesi sırasında septumun anormal gelişmesi ile oluşabilirler.
Nazal valf yetmezliği burun pasajı hemen girişinde burun sırtına komşu bölgede burnun yan duvarları ile orta hattaki septum arasında yer alan dar açı bölgesinin (nazal valf) hava geçişine izin vermeyecek şekilde daralmasıdır. Bu bölgenin problemleri solunumu ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Valf yetmezliği iki şekilde oluşmaktadır.
İnternal (iç) yetmezlik: Valf bölgesinde septumun eğik olmasına bağlı hava pasajının daralması
Eksternal (dış) yetmezlik: Burun kanatları içerisindeki kıkırdak desteğin yapısal olarak ya da estetik amaçlı ameliyatlarda yapılan küçültmelere bağlı olarak hava akımına direnemeyecek kadar zayıf olması veya valfi daraltacak şekilde iç bükey olmasıdır.
Nazal valf yetmezlikleri burun muayenesinin yanı sıra burun pasajı içindeki farklı bölgelerin kesit alanlarını hesaplanmasını sağlayan akustik rinometri testi ile objektif olarak saptanabilmektedir.
Deviasyonu olan hastaların büyük bölümünde deviasyonun karşı tarafındaki burun pasajındaki etlerde büyüme izlenmektedir. Bunun nedeni bünyenin normal fonksiyonlarının korunması amacı ile burun içindeki hava akımına direnç oluşturmaya ve hava türbülansını sağlamaya yönelik olarak gelişen refleksler sonucunda alt burun etlerinin büyümesidir.
Alerjik reaksiyonlara bağlı burun mukozası şişmeleri diğer sık görülen tıkanıklık nedenidir. Alerjik nezlesi olan hastalarda tıkanıklığın yanı sıra burunda kaşıntı, hapşırık ve sulu, berrak burun ve geniz akıntısı da bulunmaktadır.
Burun ve sinüs iltihapları, burun damarlarının dış uyaranlara aşırı reaksiyonları (vazomotor rinit), sinüslerden köken alan polipler, orta burun eti büyüklükleri (konka bülloza) ve burun içindeki iyi ve kötü huylu tümörler de tıkanıklığa neden olabilmektedir.
Çocuklarda ise en sık burun tıkanıklığı nedeni geniz eti (adenoid) büyümesidir. Genellikle iki yaşından sonra başlayan tıkanıklıkların en sık nedeni budur. Doğuştan tıkanıklıklarda ise burun kanalının tam oluşmamış olması ya da pasajın genze açıldığı arka kısmında tıkanık olması (koana atrezisi) akla gelmelidir. Çocuk yaşlarda alerji, sinüzit ve buruna yabancı cisimlerin sokulması da nadir olmayarak tıkanıklığa neden olmaktadır.
Geceleri, yatar pozisyonda oluşan burun tıkanıklıklarının nedeni, alt burun etlerindeki damar ağı içinde bulunan kanın birikmesidir. Ayakta iken yer çekiminin de etkisi ile kan yukarıda bulunan baş bölgesinden kalbe daha rahat dönmekte ve etler içinden kolay boşalabildiğinden etler küçülmektedir. Yatar pozisyonda kalp ve kafa arasındaki yükseklik farkı azaldığında yer çekiminin katkısının kaybolması ile kanın kalbe dönüşü zorlaşmakta ve alt burun etleri içinde biriken kan etleri şişirmektedir.
Muayene ve veya radyolojik olarak iltihap saptanan hastalarda öncelikle bu iltihabın uygun ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılması gerekir.
Alerji saptanan hastalarda uygun anti alerjik tedavi verildiğinde burun tıkanıklığı şikayetinde de azalma sağlanabilir.
Kronik sinüzite ve burun içi poliplere bağlı oluşan tıkanıklıklarda uygun cerrahi yöntem kullanılarak polipler temizlenmeli, sinüslerin boşalma kanalları açılmalı ve havalanmaları sağlanmalıdır.
Burun açıcı (dekonjestan) haplar ve spreyler özellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarında ve alerjik reaksiyonların tedavisinde erken dönemde ve kısa süreli olarak kullanılırlar. Bu ilaçlar burun mukozasındaki damarlarda büzülme yaparak alt etlerin küçülmesini ve burnun açılmasını sağlarlar. Ağız yolu ile alınan ilaçlar da aynı şekilde damarlarda büzülme yaparak etki ederler. Damla ve sprey şeklindeki dekonjestan ilaçlar çok kısa sürede çok iyi açılma sağlamalarına karşın 5-7 günü geçen kullanımlarında damarlarda ters etki ile genişlemeye ve burun mukozasının yüzey anatomisinde kalıcı değişikliklere neden olabildiğinden dikkatle kullanılmalıdırlar. Ağız yolu ile alınan dekonjestanlar ise tüm vücutta etkili olduklarından çarpıntı, uyku bozukluğu ve çocuklarda huzursuzluk gibi şikayetlere neden olabilmektedirler. Ayrıca özellikle kalp ritim bozukluğu, tansiyon yüksekliği, prostat büyümesi gibi hastalıkları olan kişilerde bu hastalıklara yönelik şikayetlerde artmaya neden olabilecekleri için kullanılmaları sakıncalıdır.
Alt burun etlerinin burun tıkanıklığındaki rolünü anlamada en kolay yöntem dekonjesyon testidir. Buruna dekonjestan sprey sıkılmasını takiben 5-10 dakika içinde çok belirgin olarak açılma olması tıkanıklığın alt burun etlerinden kaynaklandığını gösterecektir. Bu uygulama sonrasında bile bir pasajdaki rahatlamanın diğerine nazaran fark edilir şekilde az olması başta deviasyon olmak üzere diğer patolojileri düşündürmelidir. Dekonjesyon testi öncesinde ve sonrasında yapılacak Akustik rinometri değerlendirmesi alt burun etlerinin özellikle ön uçlarının burun tıkanıklığındaki rolünü rakamsal olarak gösterecektir.
Alerji ve veya enfeksiyon saptanmayan ya da bu şikayetleri tıbbi tedavi ile kontrol altına alınmasına rağmen tıkanıklık şikayeti geçmeyen hastalarda cerrahi tedavi seçenekleri gündeme gelmektedir.
BURUN TIKANIKLIKLARININ CERRAHİ TEDAVİSİ
BURUN ETLERİNE YÖNELİK AMELİYATLAR
Alt burun etlerinin büyümesine (konka hipertrofisi) bağlı olarak oluşan ve genellikle geceleri daha fazla şikayete neden olan tıkanmaların tedavisinde burun etlerinin gerektiği kadar küçültülmesi farklı yöntemlerle sağlanabilir. Burun fonksiyonlarında çok önemli yeri olan alt burun etleri hiç bir şekilde tamamen kesilerek çıkartılmamalıdır. Geçmişte sıklıkla uygulanan bu tür cerrahileri takiben burun fonksiyonları bozulmakta, solunum fizyolojisindeki olumsuz sonuçların yanı sıra burun içinde oluşan kuruma, kabuklanma, tekrarlayan enfeksiyonlar ve yanma hissi gibi şikayetlerin çözümü son derece zor hatta bazen imkansız olmaktadır. Bu nedenle günümüzde alt etleri küçültürken fonksiyonel dış yüzey mukozasına zarar vermeyen teknikler tercih edilmektedir.
Burun içindeki septumda bir tarafa eğiklik olan hastaların büyük kısmında hacim olarak daha geniş olan karşı burun pasajındaki etlerde (alt ette daha fazla olarak) büyüme oluşmaktadır. Bu nedenle septum deviasyon ameliyatlarının çoğunda solunum açısından tatminkar bir sonuç elde edebilmek için aynı ameliyat sırasında özellikle eğikliğin karşı tarafındaki burun pasajında yer alan etlerinin uygun bir müdahale ile küçültülmesi gerekli olmaktadır. Aksi taktirde bir tarafa doğru kaymış durumdaki septumun orta hatta getirilmesi ile daha önce geniş olan taraf nispeten daralacak ve bu kısmın ameliyat öncesi hacmine uyum sağlamış olan konkalar küçültülmedikleri taktirde tıkanıklık oluşacaktır.
Alt burun etlerini küçültmek amacı ile en sık uygulanan yöntemler radyofrekans ile mukozaya zarar vermeden mukoza altı doku hacminin azaltılması ve etlerin kemik kısmında da büyüme olan durumlarda mukoza altındaki yumuşak doku ve kemik dokusunun tıraşlanarak küçültülmesidir (endoskopik redüksiyon).
Orta burun etleri içerisinde yapısal bir varyasyon olarak hava hücresi bulunabilmektedir (konka bülloza). Bu hava hücresinin gelişme sırasında büyümesi orta burun pasajında hava akımını önlemekte, aynı zamanda pasajın dış duvarında yer alan sinüs boşalma kanallarında tıkanmaya bağlı olarak kronik sinüs iltihaplarına neden olabilmektedir. Bu tür problemlere neden olan orta burun etlerine uygun endoskopik cerrahi teknikerleri kullanılarak konka bülloza plastisi yapılmalıdır. Fonksiyonel olarak alt etler kadar kritik olmayan orta etlerin tam olarak çıkartılması burun fizyolojisinde ciddi sorun oluşturmasa da bu yapıların daha sonra yapılabilecek sinüs müdahaleleri için yol gösterici rolü olması nedeni ile genellikle tam çıkartılmamaları tercih edilmektedir.
Radyofrekans ile alt konka küçültülmesi
Alt konka mukozası altındaki zengin damar içerikli yumuşak dokular içerisine özel bir cihaz ile radyofrekans enerjisi verilmesini takiben dokularda oluşan ısı hasarının büzülme ve sertleşme ile iyileşmesi prensibine dayanır. İşlemi takiben 2-3 hafta içinde oluşan sert iyileşme dokusu etlerde küçülmenin yanı sıra dış uyaranlarla ya da vücut pozisyonu ile oluşan genişlemeleri de önlemektedir.
Başka patolojiye yönelik müdahale gerekmeyen hastalarda alt konka radyofrekans işlemi ofis şartlarında lokal anestezi altında yapılabilmektedir (şekil 1).
Burun Tıkanıklığı Ameliyatı
Şekil 1: Alt burun etine radyofrekans uygulaması. İşlemi takiben burun etinde büzülerek küçülme oluşmaktadır.
Yaklaşık 5-10 dk süren konka radyofrekans işlemi estetik ya da fonksiyonel amaçlı yapılan burun ameliyatları, kronik sinüzite yönelik ameliyatlar ve burun tıkanıklığı şikayeti olan hastalarda başka nedenle yapılan ameliyatlar sırasında da kolaylıkla yapılabilmektedir.
İşlem sırasında burun etinde kesilme olmadığından işlem sonrası kanama olmamakta bu nedenle tampon uygulanması gerekmemektedir.
İyi bir lokal anesteziyi takiben işlem sırasında ve sonrasında ağrı hissedilmeyen bu uygulamayı takiben hastalar hemen günlük aktivitelerine geri dönebilmektedirler.
Hayat kalitesi üzerinde ciddi olumsuz etkileri olan burun tıkanıklıklarında büyük oranda rol oynayan alt burun eti büyümelerinin tedavisinde son derece güvenli ve konforlu olarak uygulanabilen radyofrekans işleminin tek seansta başarılı sonuç verme oranı %80 civarındadır. Ameliyatı takiben, alt konkalarda oluşan şişlik ya da mukoza yüzeyindeki doku reaksiyonuna bağlı oluşan kabuklanma nedeni ile burun tıkanıklığında artma izlenebilmektedir. Radyofrekans uygulamasının beklenen sonuçları 15-20 gün içerisinde ortaya çıkmaktadır. Hastaların beşte birine yakın kısmında ise istenen burun açıklığının tam olarak elde edilememesi nedeni ile 1,5-2 aylık bekleme dönemini takiben işlemin tekrarlanması gerekebilmektedir.
Radyofrekans ile başarılı sonuç alınan hastalarda alerjik rinit, vazomotor rinit gibi hastalıkların bulunması, hastaların sürekli olarak havanın kuru ve kirli olduğu, sigara dumanlı veya soğuk ortamlarda bulunmaları ya da damar genişletici ilaçlar kullanmaları durumunda alt burun etleri 6 ay – 1 yıl içinde tekrar büyüyebilmektedir. Bu durumdaki hastalarda radyofrekans işleminin tekrarı ya da endoskopik konka redüksiyonu önerilmektedir.
Konka radyofrekans işlemi, şikayetlerin tekrarlama ihtimali dezavantajlarına karşın her bir uygulamanın yüksek başarı şansı, tampon gerektirmemesi, lokal anestezi ile yapılabilmesi ve kanamaya neden olmaması gibi avantajları nedeni ile hastalar ve hekimler tarafından en sık tercih edilen prosedürlerden birisidir.
Endoskopik konka redüksiyonu
Alt konka mukozası altındaki yumuşak dokuların ve konka kemiğinin kısmen çıkartılması işlemidir.
Bu yöntem genellikle konkaların büyüklüğünde konka içerisindeki kemiğin önemli etken olduğu, radyofrekans uygulamaları ile isten sonucun alınamadığı, konkaların aşırı büyük ya da deforme olduğu veya radyofrekans işleminin tekrarlama ihtimali nedeni ile tercih edilmediği durumlarda uygulanmaktadır.
İşlem genel anestezi altında yapılmakta ve mikrodebrider teknolojisi ile uygulandığında 5-10 dakika civarında sürmektedir. Burun etlerine yönelik geliştirilen yeni mikrodebrider cihazlarının çapları çok küçük olduğundan işlem sırasında mukoza bütünlüğü bozulmamakta bu nedenle endoskopik redüksiyon ameliyatları da artık tampon kullanılmadan gerçekleştirilebilmektedir. Konkaların zengin kan damarı içeriği nedeni ile ameliyat sonrasında kanama ihtimaline karşı hastaların 72 saat boyunca istirahat etmeleri ve kan basıncını artırarak kanamaya neden olabilecek aktivitelerden kaçınmaları önerilmektedir.
Son derece etkili bir yöntem olan Endoskopik konka redüksiyonu ameliyatını takiben etlerde önemli ölçüde küçülme olmaktadır. Yeni nesil mikrodebriderler yardımı ile alt burun etlerinin arka bölümlerine de ulaşılmakta ve bu kısımları genişlemiş ya da deforme olmuş alt konkalarda da başarı ile küçültme yapılabilmektedir. Bu durumdaki bazı hastalarda alt konka arka kısmına kısmi çıkartma ya da radyofrekans uygulanması da tercih edilebilmektedir.
Endoskopik redüksiyon yöntemi konka mukozasını koruyan bir teknik olduğundan alerjik rinit, vazomotor rinit gibi tanıları olan, sürekli olarak havanın kuru ve kirli olduğu, sigara dumanlı veya soğuk ortamlarda bulunan ya da damar genişletici ilaçlar kullanan hastalarda uzun dönemde alt konkalarda tekrar büyüme olabilmektedir. Bu durumdaki hastalarda lokal anestezi ile radyofrekans uygulaması oldukça iyi sonuçlar vermektedir.
GENİZ ETİ BÜYÜMESİ VE TEDAVİSİ:
Geniz eti büyümesi burnun arkasında bulunan ve vücudun savunma hücrelerini üreterek enfeksyonları önleyen adenoid denilen dokuların büyümesi ve burun arkasını tıkayarak burun tıkanıklığı yaratmasıdır.Bu durum sıklıkla çocuklarda görülmekle birlikte çocuklukta ihmal edilen ve zamanında ameliyat edilmemiş hastalarda erişkin yaşlarda da gözlenebilmektedir.
Bu hastalarda horlama, burun tıkanıklığı, burundan konuşma ve sık tekrarlayan sinüzit görülür.
Tedavisi genel anestezi altında bu dokunun bulunduğu yerden kazınarak alınmasıdır.
Ameliyat yaklaşık 20-30 dk sürer,hasta ameliyattan 1 gün sonra günlük aktivitelerine dönebilir.
SEPTUM EĞRİLİĞİNE (DEVİASYON) YÖNELİK AMELİYATLAR
Deviasyona yönelik ameliyat kararı alınırken burnun muayene bulguları kadar hastanın şikayetleri ve burundaki tıkanıklığın sağlığı ve hayat kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alınmaktadır.
Tıkayıcı uyku apnesi tanısı olan hastalarda burunda belirgin tıkanıklık şikayeti olmasa da gerek apnenin kontrolü gerekse CPAP cihazının kullanılabilmesi için burun içerisindeki eğiklikler ve et büyümeleri giderilerek hava akımının sağlanması gerekebilmektedir.
Burun tıkanıklığı şikayetinin septum eğriliğine (deviasyon) bağlı oluştuğu saptanan hastalarda cerrahi tedavi dışında alternatif bulunmamaktadır.
Burun sırtına yakın olmayan, septumun ön yarısını oluşturan kıkırdak kısmında aşırı deformasyon bulunmayan ve burnun kemik çatısını da içermeyen eğikliklerde burun deliklerinden yapılan ve 20-30 dakika kadar süren standart ameliyatlarla başarılı sonuçlar alınabilmektedir.
Burun girişinde ve burun sırtına yakın ciddi eğriliklerin varlığında, daha önce burun ameliyatı geçirmiş olan veya aynı ameliyat sırasında estetik amaçlı müdahaleler planlanan hastalarda ise “açık teknik cerrahi” tercih edilmelidir.
Günümüzde estetik ameliyatlarda da sıklıkla tercih edilen bu yöntem ile burun dış görüntüsünü değiştirmeden içindeki kıkırdak ve kemik eğriliklerini en ideal şekilde ve kalıcı olarak düzeltmek mümkün olabilmektedir. Daha önce geçirdiği ameliyata bağlı olarak kıkırdak eksikliği veya şekil bozukluğu olan hastalarda septumda yeterli miktarda kıkırdak olmaması durumunda kulak kepçesi ya da kaburgalardan alınan kıkırdak parçalarının burunda kullanılması gerekebilmektedir.
Günümüzde geliştirilen ameliyat teknikleri ile deviasyon ve estetik burun ameliyatlarını tamponsuz olarak yapmak mümkün olmakta bu da hastaların ameliyat sonrasındaki konforunda önemli katkı sağlamaktadır.
Deviasyon nedeni ile ameliyat olması gereken hastalar aynı zamanda estetik burun ameliyatı olmayı da düşünüyorlarsa en ideal yaklaşım iki ameliyatın aynı anda yapılması olacaktır. Burun içerisinde eğikliğe neden olan fazla kıkırdak ya da kemik dokularının ameliyatın estetiğe yönelik kısmında çeşitli amaçlarla kullanılabilmesi aynı anda yapılan ameliyatın en önemli avantajdır.
Deviasyon ameliyatları tercihen genel anestezi altında yapılmakta ve kapalı teknik ile 20-30 dakika açık teknik ile problemin derecesine ve kulak ya da kaburgadan kıkırdak dokusu alma ihtiyacı olup olmamasına göre 1 ile 2,5 saat civarında sürmektedir.
Aynı ameliyat sırasında alt burun etlerine tampon kullanılmasını gerektiren bir işlem yapılmayan hastalarda deviasyona yönelik ameliyat tamponsuz olarak yapılmaktadır. Ameliyatın sonunda burun mukozasını yerine tespit etmek için kullanılan kendiliğinden eriyen dikiş materyalleri ya da yeni geliştirilen zımbalar tamponların görevini ek ağrı ya da sıkıntıya neden olmadan yapabilmektedir.
Hastalar genellikle ameliyat günü hastanede kalmakta ertesi gün burun temizliği yapılarak taburcu edilmektedirler.
Hastaların ameliyat sonrasında 2 ya da 3 kez kontrole gelmeleri genellikle yeterli olmaktadır. Burun içinde mukoza iyileşmesi tamamlanana kadar 2-3 hafta boyunca oluşan kuruma ve kabuklanma için tuzlu su içeren temizleyici spreyler ve yumuşatıcı damlalar kullanılmaktadır.
Estetik amaçlı müdahale yapılmayan ya da dış görünüşü de etkileyecek düzeyde kıkırdak eğikliği nedeni ile açık teknik ameliyat uygulanmayan hastalarda ameliyat sonrasında burun dış görünüşünde değişiklik oluşmamakta yüz ve gözler çevresinde şişme ya da morarma olmamaktadır.
Hastaların deviasyon ameliyatı sonrasında 6 hafta boyunca burunlarını darbeden korumaları gereklidir. 2 hafta sonra spor aktivitelerine 1 ay sonra yüzmeye başlayabilirler.
Deviasyon ameliyatı olan hastaların gözlük takmalarında sakınca yoktur.
NAZAL VALF YETMEZLİĞİNE YÖNELİK AMELİYATLAR
Nazal valf yetmezliği internal (iç) ya da eksternal (dış) olmak üzere iki farklı tipte izlenmektedir.
Internal yetmezlikler kıkırdak septumun ön kısmında burun sırtına yakın eğiklikler nedeni ile valf bölgesindeki hava pasajının daralmasından kaynaklanmaktadır. Tedavide açık teknik deviasyon ameliyatı ile bu bölgenin ortaya konulması ve eğikliğin düzeltilmesi yanında gereken durumlarda kıkırdak parçalar yardımı ile valf bölgesi hava akışını rahatlatacak şekilde genişletilebilmektedir.
Eksternal yetmezliklerde temel problem burun kanatlarının nefes alırken içeri çökerek hava pasajını daraltmasıdır. Bu problem burun kanatları içindeki kıkırdak yapıların yapısal olarak ters eğimde olması veya estetik amaçlı ameliyatlar, travmalar, yaşlanma vb. nedenlerle zayıflayarak hava akımının yarattığı vakum etkisine dayanamamasından kaynaklanmaktadır.
Tedavide bu çökmeyi önlemeye yönelik olarak zayıf bölgelerin kıkırdak parçalarla desteklenmesi, daralmaya neden olan kıkırdak açısının düzeltilmesi ve dikişler yardımı ile çökmenin engellenmesi gibi teknikler kullanılmaktadır.
Op.Dr.Alper Bayraktar'dan ücretsiz muayene randevusu almak için bizi, 0224 233 57 (58) 00 nolu telefondan arayabilir veya yan resimdeki e-randevu hizmetimizden yararlanabilirsiniz.
Comments
RSS feed for comments to this post